“…Onlar, Allah’tan tamamen kopuk bir Kitab’ın üretiminin peşindeydiler. Hz. İsa ise, onların tahrif ettikleri Tevrat’ı Hakk’ın inayetiyle tashih etti ve Tevrat’a ruhi bir destek olarak İncil’i vazetti. Çünkü, Tevrat, insan bütünü içinde nefs-i mutmaine (kamil nefs)’yi; İncil ise ruh’u temsil eder. İkisinin birleşimi olarak kamil insanı da, Kur’an temsil eder. Zebur ise, bu insanın yazılış ve okunuşundaki inceliğin, estetiğin poetik bütünlüğü üzerine yazılmış ilahi bir nazımdır…”
(isa’nın Yamalı Gömleği, Sait MERMER)
Geçtiğimiz günlerde, Hollanda Temsilciler Meclisi Üyesi ve aşırı sağcı Özgürlük Partisinin Başkanı Geert Wilders’ın, twitter uygulaması üzerinden Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik yaptığı “terörist” adlandırmalı paylaşımı ülkede büyük tepki uyandırmıştı. Bu paylaşımın üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Wilders’a soruşturma açıldığını duyurdu. Yapılan paylaşımla birlikte öne çıkan bir başka konu ise, islamofobi algısının geri dönüp dönmediğine dair yapılan tartışmalardı.
11 Eylül saldırısının yaşanmasıyla birlikte, ABD dünya üzerinde, yumuşak gücünü kullanmaya başlamış, kimin düşman (terörist) kimin dost olacağını, medya yoluyla aktararak, İslam dünyası üzerinde bir kara propaganda çalışması başlatmıştır. Söz konusu durumun bir düşman yaratma politikası olduğu açıktır. Orta Doğu bölgesindeki Arap sosyalizminin önüne geçmek, bölgedeki zengin enerji kaynaklarının üretiminde aktif rol oynamak ve enerji ticaretinin aksamaması amacıyla bölgede hakimiyet kurmak isteyen ABD, yıllar içerisinde Afganistan ve Irak’ı bir tehdit oluşturduğu gerekçesiyle, işgal ederek, bölgenin iç karışıklık içerisinde kalmasını sağlamıştır. Ardından yaşanan Arap Baharı ve bölgesel savaşların devam etmesi ise, karışıklığın devamlılığına yol açmıştır. Tüm dünya medyasında- rejimlerin değiştiği, binlerce can kaybına yol açan- bu olay, demokrasi, özgürlük ve barış mesajlarıyla yayınlanmıştır.
Terrorist. pic.twitter.com/ZL8ZD519aW
— Geert Wilders (@geertwilderspvv) February 15, 2021
İslamofobi Üzerinden Gerçekleştirilen Oyunlar
Tarih boyunca gerçekleşen ekonomik krizlerde, devletlerin özellikle küçülmeye gittikleri dönemlerde, yaşanılan gerçekliği yok sayarak, ülkesinde bulunan başka milletlere suç attığı, küçülmenin sebebi olarak onları gösterdiği görülmektedir. Bakınız: İngilizler Polonyalı muslukçuları, Almanlar Türkleri, Türkler Suriyeli mültecileri, ABD, Hollanda, Fransa İslamofobi algısını kullanmışlardır.
Günümüzde ise, yaşanan pandemi süreciyle birlikte küresel çapta bir güvensizlik ve korku ortamının oluştuğu görülmektedir. Bu algının oluşması en çok islamofobiye yaramıştır. Ülkelerin ekonomilerinin küçülmesi, belirli bir dönem için ticaretlerin aksaması, devletlerin daha milliyetçi ve militarist yaklaşmasına yol açmıştır. Konunun en başında aktardığımız, Wilders’ın, Erdoğan’a yönelik terörist algısı oluşturması, pandeminin getirdiği korku psikolojisinin bir ürünüdür. İslamofobi düşüncesine ait korku ortamının oluşturulması, yanlış Müslüman örnekleri ile bağdaştırılsa da asıl sebebinin bilgi eksikliğinden kaynaklı olduğu apaçık ortadadır.