Hayatta iki şekilde var olduğumuz ve yaşamımızı sürdürdüğümüz söylenir. Birincisi bedenen, ikincisi ise ruhen.
Hem bedenen hem de ruhen çok karmaşık canlılarız. Bedenimizin çoğu ayrıntıları çözüldü ve geri kalanları da çözülmeye devam ediliyor. Ve bunun sonunda somut sonuçlar elde ediliyor. Peki bunu ruhumuz için söyleyebilir miyiz?
Değişik bir durum. Tekil olarak önce kendi ruhumuzu yorumlarız. Bu nasıl bir yorumlama? Tabi ki de eskiden yaşadığımız durumları göz önünde bulundurarak yaptığımız bir değerlendirme diyebiliriz aslında.
Aslında bu ruh için geçerli bir durum değil. Her olayda bir yorum yaparken eskiden başımızdan geçmiş olayları ölçüt alırız. Bir nevi tecrübelere dayanarak yapılan yorumlardır. Ne kadar doğru ne kadar yanlış tartışılır.
Ruh olarak karmaşık bir yapıyız. Ruh olarak sade bir hayatı benimsemek yerine karmaşık olan yapımızı daha da karmaşıklaştırıyoruz diyerekten konunun kapısını azcık aralayım.
İnsan bedensel olarak her zaman olmasa da ruhsal olarak genelde hep kendini seven bir canlıdır. Bunun aksi bir durum olsa yaşamak yerine hayatına son vermeyi tercih eder insan. Vücudumuzun herhangi bir sorunu olmadığı sürece yaşamaya devam ederiz. Normal işleyiş böyledir. Genel olarak her insanda olduğu gibi bizde de var olan bir durum söz konusudur. Vücudumuzun bir uzuvunu be ya bir bölümünü sevmeme ve ya beğenmeme durumu.
Bu durum karakterimiz(ruhumuz) içinde geçerli olsa? Ama bizler için bu soruyu sormak bir kabahattir. Neden ? Kendimizi seven kişileriz sonuçta. Bedenen değil ruhen. Bunun devamında dozajı arttırınca insan, kendini kendine kaptırınca diğer insanlara karşı bir yüksekten bakış ortaya çıkıyor.
Kendini sevmek, tamam. Ama kendini aşırı sevmek? Bu bir sorun değil mi sizce?
Bize değer veren insanlar yerine egomuzu şişiren insanları tercih ediyoruz. bu neyin sonucu olabilir? Diyeceksin ki nerden biliyorsun? Sonuçta bende bir insanım. Çoğu örneklememiz hayatımızdan bir kesit ve ya alıntıdır.
Ego olayının farkında olan çok kişi var. Bunu bize karşı kullananlarda var. Mesela, bir reklam izliyorsunuz. Reklamın içeriği önemli değil ama verdiği mesaj çok önemli. İçerikteki ürün bize gerekli olmasa da, öyle bir mesaj vardır ki o ürün temin edildiği zaman bize mutluluk verecek hissi oluşturur içimizde.
Reklam içinde geçen diyaloglar, genelde şöyledir; Sadece sana özel, Çünkü sen özelsin, Seni diğerlerinden ayıracak olan… Konuşmalar bu şekildedir. ama reklamdaki amaç daha fazla kitleye ulaşmak değil mi? Hal böyleyken neden çoğulu kapsayan konuşmalar yerine tekili önemseyen konuşmalara yer verilmiş reklamda?
Nedeni gayet açık, o reklamı milyonlar izliyor tablonun tamamına bakarsak. Ama ayrıntıya inince kendini çok seven kişiler izliyor. Ve bu kişiler o ürünün ona ne kadar yarar sağlayacağından çok ne kadar diğerlerinden ayıracağına önem veriyor. Reklamı çeken kişi ve ya kişilerde bu noktada amacına ulaşmış oluyor.
Hep kendimizi üstün görüyoruz. Tepeden bakıyoruz kişilere. Kendimizi o kadar akıllı sanıyoruz. Ama gel gör ki basit bir ayrıntıyı fark eden kişiler bunu bize karşı kullanıp bizi aptal yerine düşürüyor. Eee hani akıllıydık! Hani diğerlerinden üstündük. Ne oldu? Bu durumu bize karşı kullandı o tepeden baktığın kişiler. Bu reklamı çekende alt yapısını oluşturanda senin benim gibi insan. Peki neden kandın böyle bir duruma?
Şimdi durumdan böyle bahsedip sanki kendim egolu değilmişim gibi ötekileştirmeyim kişileri. Benimde aklımı çelen konulardan birisi bu.
Saçmalık değil mi bu, olaya tarafsız bakamadığımız için bizim işimize yaramayacak ürünlere para harcıyoruz.
Bizi diğerlerinden ayıran egomuz ve onun sonucunda oluşan aptallığımızdır. Merak etmeyin üstün ırk hala bir bilim-kurgu konusu.